Türkiye’de Toplumsal Gerginlik ve Uzlaşamama Sorunu Paneli
18 Mayıs 2012 Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’ nde, Türkiye’de Toplumsal Gerginlik ve Uzlaşamama Sorunu adlı panel düzenlendi. Panelin amacı; ülkedeki gerginlik ve uzlaşamama sorunsalını tarihsel, sosyolojik, siyasi açılardan inceleyip nedenlerini ortaya koymak ve bu sorunlara insani bakış açılarıyla yaşanmışlıkları katarak, farklı kesimlerin seslerini duyup duyurmaktı. Çözümün bir parçası olma amacında olan katılımcılarımız aydınlatıcı konuşmalarında pek çok konuya değindiler.
Katilimcilar:
Moderator: Yrd. Doc. Dr Şakir Dinçşahin
1. Prof. Bedri Gencer
2. Roni Margulies
3.Cafer Solgun
Programın açılışı, gitar ve saz eşliğinde bu toprakların türküleri, ezgileriyle yapıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi Şan Bölümü 4. Sınıf sınıf öğrencisi Emin Karadayı’nın eşliğinde bir ağızdan söylenen şarkılar, müziğin de barış için önemli köşe taşlarından biri olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Panel moderatörü Yeditepe Üniversitesi Uluslarası İlişkiler ve Siyaset Bilimi hocalarından Yrd. Doç. Dr Şakir Dinçşahindi. Kendileri programın açılışının ardından yaptığı konuşmasında asıl sorunun uzlaşamamak değil, uzlaşmanın ardından yaşananlar olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin fikirleri baskılayan yapılanmasının sonuçları olan bizlerin, farklılık gördüğümüzde nasıl bir tepki vereceğimizin kestirilemediğini, bunun da yaşananlarda belirli bir seviyeyi oluşturamamıza sonuçlandığına değindi. İktidarı her elde edenin, yönettiklerini her konuda hükmedebileceği inancına sahip olduğunu, azınlık görüşlere saygının hiçbir zaman olması gereken seviyede olmadığını belirtti. Günümüzde de dönemin 28 Şubat mağdurları gibilerinin olduğunu, gücü eline alanın karşı tarafın ezilmesinin müstehak olduğu görüşünden artık vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği’nin başkanı Cafer Solgun konuşmasına, panelin yapıldığı mekan olan Davutpaşa’da yaşadıklarıyla başladı. 12 Eylül sonrası cezaevi olarak kullanılan bu yerleşkeye gelmenin onun için zor olduğuna değindi. Uzlaşma konusundaki fikirleriyse herkesin aynı düşünmesinin zaten mümkün olmadığı yönündeydi. Önemli olanın bu farklılıklara saygı duyulması gerektiğiydi. Demokrasinin, meclisin açık olmasıyla gerçekleştiğini söylemenin yanlış olduğunu, toplumca sindirilmiş gerçek bir demokrasi anlayışının varlığının gerekliliğinden bahsetti. Bu anlayışın yerleşmesi için de çok partili hayatın yeterli olmadığının da altını çizdi. Sorunlarımızdan bir diğerinin de ülkedeki kimi kimliklerin diğerlerinden üstün tutulması olduğuna değinen Solgun, devletin resmi ideolojisine herkesin biat etmesi dayatmasından kurtulunması gerektiğini söyledi. Atatürkçü olmanın tüm kimliklerden üstün tutulduğuna ve meşruiyet sağlamak isteyen kitlelerine yazık ki bu düşünceye dayanması zorunluluğuna dikkat çekti. Yıllarca Kürt kimliğinin inkâr edildiğinden, bozuk Türkçeye sahip olmanın toplumda ötekileştirmeye neden olduğundan bahsederken, Alevilik gibi farklı inançların da aynı ötekileştirmeye tabi tutulduğundan bahsetti. Bu ülkenin topraklarındakilerin turist addedilmenin, kimse tarafından kabul edilmemesi gerektiğini belirten Solgun, yeni anayasa döneminin verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Taraf Gazetesi yazarı Roni Marguiles ise konuşmasına, alışkın olduğu hitabet tarzı gereği ayakta yapmak için izin isteyerek başladı. Kendileri, Türkiye devletinin, kuruluşu esnasında edinmiş olduğu milliyetçi bakış açısının, o zamanın şartlarına uymadığını, anadili Türkçe olmayan nüfusun %15 gibi yüksek bir oranda olduğunu belirtti. İnsanların Türk olmasının bir ayrıcalık olarak savunulması amacında olan Mahmut Esat Bozkurt yaklaşımının bu ülkeye zarar verdiğini, herkese Türk demekten imtina eden düşüncelerden kurtulmak gerektiğini dile getiren Margulies, “kanun Türkü “ kullanımını buna örnek gösterdi. Ülkemizde Sünni, Müslüman ve Türk ulus devlet dayatması geleneğinin çok eskilere dayandığından, Türk olmayanın memur olamadığı zamanların varlığından söz etti. Muasır medeniyetler için bir ölçü olarak alınan Fransa’nın, ülke insan profilini değiştirmek adına örnek alındığını, folklor, sanat müziği yapan bu dindar neslin değiştirilmesi adına halkı opera vb. faaliyetlere zorladığını da sözlerine ekledi. Bu tür çalışmaların uyacağı insan kitlesi ise yalnızca Ankara’daki bir avuç bürokrattan başkası değildi. Bunlar ve bunlar gibi pek çok ayrıştırıcı faaliyetlerin ne yazık ki çok başarılı olduğundan bahseden Margulies, azınlık sorununun neredeyse hallolduğuna! dikkat çekti. Çünkü sayıları zaten çok azaldı. Başarısızlık denebilirse, başarısız olunan tek konunun, Kürtlüğü yok edemedikleri olduğu, bunun da onların cesaretlerinden değil sayılarının çokluğundan ileri geldiğini belirtti. Sözlerine milliyetçi müslümanın, gerçek Müslüman olmadığını söyleyerek son veren yazar, olayları çözemememizin en büyük nedeninin onlara hala milliyetçi bakış açısından bakmamızdan kaynaklandığını açıkladı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bedri Gencer ise konuşmasına kısa bir dua ile başladı. Uzlaşamamanın asıl nedenini günlük kullanımda kavramların içinin boşalmışlığına bağlayan Gencer, sözcüklerin asıl manalarından artık çok uzaklaştırıldığını belirtti. “Nasılsanız, öyle yönetilirsiniz” hadisi üzerinden yola çıkarak bizleri kendimizi sorgulamaya davet etti. Türkiye’deki siyasetin ideolojilerle değil ayak oyunlarıyla yürüdüğünü söylemeyi de ihmal etmedi. Osmanlıda dini hiyerarşi sisteminden ve bu hiyerarşide Çerkezlere Türk gözüyle,Yahudilere ise farklı bakıldığından bahsederek kendi alanı dışında olarak görülenlerin nasıl ötekileştirildiğinden bahsetti. Batıda insanlar arasında sevgiden çok saygının , bizde ise saygıdan çok sevginin var olduğuna dikkat çekti. Medyanın toplum üstündeki etkisinin de üstünde durulması gerektiğini belirten Gencer, uzlaşmama halinin onlar için reyting yolu olması hasebiyle ,yaşanan vahşeti bilinçli olarak sunduğunu söyledi.